Aşırı kalkık burun ucu veya yaygın adıyla düğme burun deformitesinin yapısal rinoplasti yöntemleriyle düzeltilmesi, burun iskeletinin kıkırdak greftleri kullanılarak anatomik olarak uzatılmasını ve yeniden konumlandırılmasını içeren cerrahi bir süreçtir. Bu deformitede temel çözüm, dolgu gibi geçici yöntemler değil burun ucunun rotasyonunun azaltılması (de-rotasyon) ve boyunun uzatılmasıdır (elongasyon). Tedavide altın standart olan yapısal rinoplasti yaklaşımıyla, genellikle kaburga veya septumdan elde edilen kıkırdaklarla Septal Uzatma Grefti (SEG) oluşturulur. Bu güçlü iskelet desteği sayesinde burun ucu ideal estetik açısına kalıcı olarak getirilirken, burun deliklerinin karşıdan aşırı görünmesi engellenir ve sağlıklı nefes fonksiyonu yeniden kazandırılır.

Düğme Burun Deformitesi Nedir ve Nasıl Anlaşılır?

Düğme burun dediğimizde aklımıza hemen küçük, sevimli bir çocuk burnu gelir. Çocuklarda bu görüntü normal ve sevimlidir ancak yüz kemikleri geliştikçe burnun da uzaması ve belli bir açıya oturması gerekir. Eğer bu gelişim tamamlanmazsa veya çeşitli sebeplerle bozulursa, burnun ucu dudaktan aşırı derecede uzaklaşır.

Teknik olarak baktığımızda, burun ucu ile dudak arasındaki açının kadınlarda ve erkeklerde olması gereken belli standartları vardır. Düğme burunda bu açı çok geniştir. Yani burun ucu, tabiri caizse “gökyüzüne bakar”. Bu durumun en belirgin işareti, karşıdan biriyle konuştuğunuzda o kişinin sizin burun deliklerinizin içini net bir şekilde görebilmesidir. Biz buna “nostril show” diyoruz.

Bu yapının oluşmasında elbette genetik faktörler büyük rol oynar. Aileden gelen kemik ve kıkırdak yapısı, burnun gelişim sürecini belirler. Ancak tek sebep bu değildir. Bazen çocukluk çağında yaşanan travmalar, burnun gelişim merkezlerini etkileyerek uzamasını durdurabilir. Bazen de ne yazık ki daha önce geçirilmiş başarısız burun ameliyatları bu sonuca yol açar. Önceki ameliyatta burun ucundan gereğinden fazla kıkırdak çıkarılması veya iyileşme dokusunun burnu yukarı çekmesi sonucu, sonradan oluşmuş bir düğme burun görüntüsüyle karşılaşabiliriz.

Bu deformitenin en sık görülen nedenleri şunlardır:

  • Genetik miras
  • Doğumsal gelişim farklılıkları
  • Çocukluk çağı travmaları
  • Başarısız önceki ameliyatlar
  • Enfeksiyon sonrası doku kayıpları
  • Aşırı kıkırdak çıkarılması

Ameliyatsız Dolgu Uygulamaları Düğme Burun Sorununu Çözer mi?

Günümüzde estetik uygulamaların popülerleşmesiyle birlikte hastalarımız haklı olarak “Acaba ameliyatsız düzelir mi?” sorusunu sıkça soruyorlar. Sosyal medyada gördüğümüz 15 dakikalık işlemler çok cazip gelse de konu düğme burun olduğunda gerçekler maalesef biraz farklıdır.

Düğme burun sorunu, bir “eksiklik” sorunu değil bir “pozisyon ve yapı” sorunudur. Burun ucunun aşırı kalkık olmasının sebebi, onu aşağıda tutacak güçlü bir iskelet desteğinin olmamasıdır. Dolgu malzemeleri jel kıvamındadır ve yapıları gereği yumuşaktır. Burnun ucuna dolgu sıktığımızda, evet, orada bir hacim yaratırız ancak bu hacim burnu aşağı itecek güce sahip değildir.

Aksine, burun ucuna yapılan dolgular genellikle burnu daha da öne ve yukarıya doğru iter. Zaten kalkık olan bir burun, dolgu ile daha da şişkin ve kalkık hale gelebilir. Biz buna bazen “Avatar burnu” görünümü diyoruz; burun kökü ve ucu aynı hizada, yapay bir görüntü oluşur. Ayrıca dolgular burun derisi altında yer kaplayarak burnu olduğundan daha büyük gösterebilir.

İp askı yöntemlerine gelince; bu yöntemlerin mantığı dokuyu yukarı asmaktır. Oysa bizim düğme burunda yapmaya çalıştığımız şey burnu kaldırmak değil tam tersine aşağı indirmek ve uzatmaktır. Dolayısıyla ip askı yöntemleri bu deformite için tamamen etkisizdir, hatta yanlış yöne kuvvet uyguladığı için zararlı bile olabilir.

Dolgu uygulamalarının düğme burunda yetersiz kalma nedenleri şunlardır:

  • Yapısal destek sağlayamaması
  • Rotasyonu artırma riski
  • Burun ucunu genişletmesi
  • Kalıcı olmaması
  • Damar basısı riski
  • Doku sertleşmesi
  • Yapay görünüm

Yapısal Rinoplasti Düğme Burun İçin Neden Tek Kalıcı Çözümdür?

Düğme burun deformitesini düzeltmek, basit bir estetik rötüş işi değildir; bu tam anlamıyla bir inşaat mühendisliği projesidir. Mevcut yapı (burun iskeleti) kısa kalmış ve yukarı dönmüştür. Bizim bu yapıyı uzatmamız ve yeni pozisyonunda ömür boyu kalmasını sağlamamız gerekir. İşte bu noktada devreye “Yapısal Rinoplasti” girer.

Yapısal rinoplastide felsefemiz şudur: Çıkarmak değil onarmak ve güçlendirmek. Eskiden burun estetiğinde kıkırdakları kesip atarak burnu küçültmek modaydı. Ancak bu yaklaşım burnun çatısının çökmesine ve ucunun zamanla yukarı dönmesine neden oluyordu. Düğme burun onarımında biz tam tersini yapıyoruz; burna yeni “kirişler” ve “kolonlar” ekliyoruz.

Burun ucunu aşağı doğru döndürmek (de-rotasyon) ve burnu boylu boyunca uzatmak (elongasyon) için, burnun içindeki kıkırdak yapıyı yeniden organize ediyoruz. Sadece dikiş atarak burnu aşağı çekersek, dikişler eridiğinde veya gevşediğinde burun lastik gibi eski haline döner. Çünkü burun cildinin ve yumuşak dokuların güçlü bir hafızası vardır ve eski yerine dönmek isterler. Bu direnci kırmak için, kıkırdak greftleri (yamaları) kullanarak burnun içine sarsılmaz bir iskelet kurarız. Bu sayede elde ettiğimiz sonuç geçici değil kalıcı olur.

Düğme Burun Ameliyatında Neden Açık Teknik Tercih Ediyoruz?

Rinoplastide açık ve kapalı olmak üzere iki temel yaklaşım vardır ve her ikisinin de kendine göre avantajları bulunur. Ancak söz konusu olan aşırı kalkık bir burun ucuysa ve biz bu burnu uzatacaksak, cerrah olarak kontrolün tamamen elimizde olmasını isteriz. Bu yüzden bu vakalarda “Açık Teknik” bizim için altın standarttır.

Açık teknikte, burun deliklerinin arasındaki kolumella dediğimiz bölgeye çok küçük bir kesi yaparız. Bu kesi sayesinde burun cildini yukarı kaldırarak, alttaki kemik ve kıkırdak yapıyı çıplak gözle, tıpkı bir anatomik atlasa bakar gibi net bir şekilde görürüz.

Düğme burun düzeltilmesi milimetrik hassasiyet gerektirir. Burnun ucuna ekleyeceğimiz kıkırdakların açısı, simetrisi ve sağlamlığı ameliyatın başarısını belirler. Kapalı teknikte bu greftleri (kıkırdak parçalarını) yerleştirmek ve sabitlemek, dar bir tünelin içinden gemi maketi yapmaya benzer; mümkündür ama çok zordur ve hata payı vardır. Açık teknikte ise her şeyi görürüz, her noktaya hakim oluruz ve kıkırdakları birbirine dikerken (sütür atarken) milimetrik hata payıyla çalışırız. Ameliyat sonrası oluşacak o küçücük iz ise zamanla o kadar silikleşir ki çıplak gözle fark etmek neredeyse imkansız hale gelir.

Açık tekniğin bu ameliyattaki avantajları şunlardır:

  • Geniş görüş açısı
  • Milimetrik hakimiyet
  • Greft sabitleme kolaylığı
  • Simetri kontrolü
  • Kanama kontrolü
  • Doku koruma imkanı
  • Eğrilikleri net görme

Burun Ucunu Uzatmak İçin Hangi Kıkırdakları Kullanıyoruz?

Düğme burun ameliyatının en kritik aşaması, burnu uzatmak için kullanacağımız “yedek parçayı” yani kıkırdak kaynağını seçmektir. Burnun kendi mevcut kıkırdakları genellikle kısadır ve bize uzatma işlemi için yeterli malzemeyi vermez. Bu yüzden vücudun başka bölgelerinden veya burnun daha derinlerinden kıkırdak almamız gerekir.

İlk ve en sevdiğimiz kaynak, hastanın kendi burun içi kıkırdağıdır (septum). Septum, burnu ikiye ayıran duvardır. Eğer hasta daha önce hiç ameliyat olmamışsa, genellikle burnun derinliklerinde, burnu uzatmak için kullanabileceğimiz düz ve sağlam bir kıkırdak rezervi bulunur. Bu kıkırdak bizim için altındır; hem düzdür hem de güçlüdür.

Ancak düğme burun vakalarının önemli bir kısmı “revizyon” yani ikinci veya üçüncü ameliyatını olacak hastalardır. Bu hastalarda ne yazık ki burun içi kıkırdakları daha önceki ameliyatlarda kullanılmış veya hasar görmüş olabilir. İşte o zaman, burnu yeniden inşa etmek için daha güçlü bir kaynağa, yani kaburga kıkırdağına ihtiyaç duyarız. Hastanın kendi kaburgasından aldığımız küçük bir parça kıkırdak, bize burnu baştan yaratmak için bol miktarda ve çok güçlü bir malzeme sağlar. Kulak kıkırdağı ise daha yumuşak ve kıvrımlı olduğu için, burnu düz tutmaktan ziyade burun ucuna şekil vermek için yardımcı oyuncu olarak kullanılır.

Kullandığımız kıkırdak kaynakları şunlardır:

  • Burun septumu
  • Kaburga kıkırdağı
  • Kulak kepçesi kıkırdağı
  • Kadavra kıkırdağı

Septal Uzatma Grefti (SEG) Düğme Burun Ameliyatında Ne İşe Yarar?

Düğme burun ameliyatının kalbinde “Septal Uzatma Grefti” (SEG) dediğimiz bir teknik yatar. Bu teknik, modern burun cerrahisinde bir devrim niteliğindedir. Bunu basitçe anlatmak gerekirse; burnun mevcut taşıyıcı kolonuna yeni bir parça ekleyerek onu uzatmaktır.

Bir binanın çatısının kısa kaldığını düşünün. Çatıyı uzatmak için mevcut kirişlerin ucuna sağlam, yeni kirişler eklemeniz ve bunları birbirine vidalamanız gerekir. İşte biz de burnun ortasındaki kısa kalmış kıkırdağa (septum), hazırladığımız yeni kıkırdak parçalarını iki taraflı olarak dikeriz. Bu işlem burnun iskeletini fiziksel olarak uzatır.

Bu uzatılmış yeni iskelet, bize burun ucunu istediğimiz kadar aşağıya itme ve o noktada sabitleme özgürlüğü verir. Burun ucu artık havada asılı duran yumuşak bir yapı değil arkasındaki sağlam duvara tutunmuş, dirençli bir yapı haline gelir. Bu sayede iyileşme sürecinde cildin büzüşmesi veya yerçekimi gibi faktörler burun ucunu tekrar yukarı kaldıramaz. SEG tekniği, düğme burun ameliyatlarının uzun dönem başarısının anahtarıdır.

Burun Ucu Şekillendirilirken Nelere Dikkat Ediyoruz?

İskeleti kurup burnu uzattıktan sonra, işin estetik incelikleri başlar. Burun ucu sadece aşağı inmekle kalmamalı, aynı zamanda kibar, tanımlı ve zarif olmalıdır. Düğme burunlarda burun ucu genellikle “top” gibi yuvarlak ve geniştir. Biz buna “bülböz tip” diyoruz.

Bu kaba görüntüyü düzeltmek için özel dikiş teknikleri (sütürler) kullanırız. Eskiden kıkırdakları kesip atarak inceltme yapılırdı ama bu zamanla mandalla sıkılmış gibi yapay burunlara yol açıyordu. Şimdi ise kıkırdakları kesmeden, üzerlerine attığımız milimetrik dikişlerle onlara şekil veriyoruz. Bu dikişler sayesinde burun ucundaki o top görüntüsü gidiyor, yerine daha köşeli, ışığın güzel kırıldığı, zarif bir burun ucu geliyor.

Ayrıca “Septokolumellar Sütür” dediğimiz çok önemli bir dikişle, burun ucunu yeni oluşturduğumuz o sağlam iskelete (SEG) bağlıyoruz. Bu dikiş, burun ucunun pozisyonunu kilitler. Burun ucunun ne kadar kalkık, ne kadar önde olacağını bu dikişle ayarlarız. Amacımız, hastamız güldüğünde bile burnunun aşağı düşmemesi veya yukarı kaçmamasıdır.

Burun ucunda hedeflediğimiz özellikler şunlardır:

  • İdeal rotasyon açısı
  • Simetrik görünüm
  • Zarif ışık kırılmaları
  • Doğal hareket kabiliyeti
  • Yeterli projeksiyon
  • Düzgün burun delikleri

Düğme Burun Ameliyatında İyileşme Süreci Nasıldır?

Hastalarımızın en çok merak ettiği konulardan biri de iyileşme sürecidir. “Burnumu uzattınız, acaba çok ağrım olur mu?” veya “Ne zaman insan içine çıkabilirim?” gibi sorularla sıkça karşılaşıyoruz.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki burun ameliyatları sanılanın aksine çok ağrılı ameliyatlar değildir. Hastalarımız genellikle ağrıdan değil ilk günlerdeki burun tıkanıklığından şikayet ederler. Düğme burun ameliyatında burnu uzatmak için cildi ve yumuşak dokuları da esnettiğimizden, ilk günlerde burun ucunda bir gerginlik hissi olması son derece normaldir.

Ameliyat sonrası ödem (şişlik), iyileşme sürecinin kaçınılmaz bir parçasıdır. İlk 3 gün şişliklerin en yoğun olduğu dönemdir. Bir hafta sonra ateli ve bantları çıkardığımızda, hastamız burnunun uzadığını ve deliklerinin artık karşıdan görünmediğini fark eder. Ancak bu görüntü henüz kabadır. Burun ucu şiştir ve serttir.

Burada çok önemli bir detaydan bahsetmek istiyorum: “İnme Payı”. Biz cerrahlar, düğme burun ameliyatlarını yaparken burun ucunu planladığımızdan bir miktar daha fazla aşağı indiririz. Ameliyat masasında burun size biraz uzun gelebilir. Bunun sebebi, iyileşme sürecinde cildin büzüşerek burnu bir miktar yukarı çekme eğilimidir. Biz bu payı önceden hesaplarız. İlk haftalarda “biraz uzun mu oldu acaba?” dediğiniz burun, aylar içinde milim milim yukarı kalkarak tam olması gereken ideal yerine oturur.

İyileşme sürecinde karşılaşabileceğiniz durumlar şunlardır:

  • Geçici burun tıkanıklığı
  • Burun ucunda hissizlik
  • Ödem ve şişlik
  • Burun ucunda sertlik
  • Gülüşte kısıtlılık hissi
  • Göz çevresinde morluk

Revizyon Düğme Burun Ameliyatları Daha mı Zordur?

Daha önce de değindiğimiz gibi, düğme burun deformitesi sıklıkla başarısız bir rinoplasti sonrası karşımıza çıkar. Hasta daha önce ameliyat olmuş, burnu gereğinden fazla kısaltılmış ve kalkık bırakılmıştır. Bu durumda yapacağımız ameliyat bir “Revizyon Rinoplasti”dir ve dürüst olmak gerekirse ilk ameliyatlara göre teknik olarak daha zorludur.

Zorluğun sebebi, içeride bizi neyin beklediğini bilemememizdir. Önceki ameliyatta kıkırdaklar ne kadar alındı? Cilt ne kadar zarar gördü? İçeride ne kadar yapışıklık (skar dokusu) var? Tüm bunlar ameliyat sırasında çözmemiz gereken bulmacalardır. Ayrıca revizyon vakalarında cildin elastikiyeti azalmış olabilir. Biz burnu uzatmak istesek de daha önce kesilmiş ve iyileşmiş olan cilt buna direnç gösterebilir.

Bu yüzden revizyon hastalarımızın beklentilerini yönetmek ve sabırlı olmalarını sağlamak çok önemlidir. İyileşme süresi revizyonlarda daha uzundur. Ödemlerin inmesi, cildin yeni iskelete oturması bir yılı, hatta kalın derili hastalarda iki yılı bulabilir. Ancak doğru teknikler ve genellikle kaburga kıkırdağı desteği ile revizyon vakalarında da yüz güldürücü, doğal ve kalıcı sonuçlar almak kesinlikle mümkündür.

Revizyon cerrahisinin zorlukları şunlardır:

  • Bilinmeyen anatomi
  • Cilt kalitesinin bozulması
  • Kan dolaşımının azalması
  • Yetersiz kıkırdak rezervi
  • Skar dokusu varlığı
  • Psikolojik hassasiyet

Ameliyat Sonrası Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Başarılı bir ameliyat, sürecin sadece yarısıdır. Diğer yarısı ise hastanın kendine ne kadar iyi baktığıyla ilgilidir. Özellikle burnu uzattığımız ve yapısal destekler koyduğumuz bu ameliyattan sonra, burnu darbelerden korumak hayati önem taşır.

İlk haftalarda başın yüksekte yatılması ödemin hızlı inmesine yardımcı olur. Burun içi temizliği, okyanus suyu spreylerle nazikçe yapılmalı, asla burna parmak sokulmamalı veya şiddetli sümkürülmemelidir. Burun ucundaki dikişlerin ve greftlerin kaynaması için en az 6-8 hafta gözlük takılmamasını öneriyoruz. Çünkü gözlük, tam da burnu uzatmak için koyduğumuz kemik ve kıkırdak birleşim yerine baskı yapabilir.

Ayrıca cildin sağlığı da çok önemlidir. Güneşten korunmak, cildin lekelenmesini ve ödemin artmasını engeller. Sigara kullanımı ise kesinlikle istemediğimiz bir durumdur; çünkü sigara, cildin en ince damarlarını tıkayarak kan dolaşımını bozar. Zaten gergin olan ve iyileşmeye çalışan burun ucu cildi için sigara büyük bir düşmandır ve iyileşme kalitesini ciddi oranda düşürür.

Ameliyat sonrası dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:

  • Darbeden korunmak
  • Gözlük kullanmamak
  • Yüksek yastıkta yatmak
  • Ağır spor yapmamak
  • Güneşten korunmak
  • Sigara içmemek
  • Aşırı mimikten kaçınmak
  • Buharlı ortamlardan uzak durmak

Sorularınız mı var?

Video Konferans ile tüm merak ettiklerinize cevap bulabilirsiniz

Benzer İçerikler